Zannetmek, insan hayatının çöküntü kaynaklarının en korkunç olanlarından birisidir…
Zan, insanı nelere sürüklemez ki !.. Kardeşi kardeşe düşman eder, dostu küstürür, arkadaşı ağlatır, ana-babaya isyan ettirir ve hatta zayıf iradeli kimselerde intihar olayına kadar götürür.
Bir şeyi zannederek anlamışsak, hayatımızın en büyük hatasını bir daha yapmışız demektir. Zanlı anlamada kesin karar ve tam anlayış olmadığı için, daima yanlışlığa sürükleniriz.
Biz, istediğimiz kadar zannedelim, olaylar gerçektir ve zan ile yürümeyecektir. Anlayışta zan’nı atarsak ne mutlu bize.
Abdulkadir DURU
YÜREKTEN
Ey Türk! Amacın güven kazanmaksa; namerdin karşısında mertliğini kale gibi, sahtekârın karşısında dürüstlüğünü pırlanta gibi, riyakârın karşısında gururunu dimdik tutmasını biliyorsan yiğitsin! Atalarından kalan yüce değerlere tırpan vurmaya kalkanların bileklerine kelepçe isen, zalimin yüreğine burgu gibi, mazlumun yüreğine “Bir gül bahçesine girercesine” girmeyi biliyorsan, dost gönüllere taht kurmuş isen yiğitsin! Maddenin şatafatına insanlığın katresini, kürkün saltanatına tevazuun zerresini, koltuğun debdebesine nefse güvenmenin inancını değişmez isen; küçükten şefkati, büyükten hürmeti esirgemiyor, ayıya dayı demeden geçiyorsan köprüleri yiğitsin !
Bakma bulanık suda balık avlamaya kalkanlara, bakma kuru ile birlikte yaşı yakanlara. Bakma karanlığa kurşun sıkanlara, bakma yükselmek için omuzlara çıkanlara ! Herkes adımını yanlış atsa da, sen doğrulara yönelip, vakur adımlarla yürümesini biliyorsan yiğitsin!
Ekonomik oyunlara gelmiyorsan; araştırıcı, geliştirici güdümlerini aktifleştirip, sıfırdan imkânlanmayı başarıyorsan yiğitsin! Dilin susup elin konuşuyorsa, yalnızlara arkadaşlığı, bezgine gayreti, ezilmişe diriliği, küsküne barışmayı öğütlüyorsan yiğitsin! Ellerinde gayretin izleri, yüreğinde milletinin sevgisi dolu ise yiğitsin! Amaçlamışsan milletini dünyaya örnek ve öncü etmeye; milli şahsiyet iddiası güdüp, milletinin üstünlüğünü dünyaya kabul ettirebiliyorsan yiğitsin! Bu yücelik sana senden gelmiştir. Ataların, dedelerin yiğitlik pınarından kana kana içmiştir. Sanma ki iş bitmiş, vakit geçmiştir. İşte, o geçen zamanı geri döndürebilecek iddiada isen yiğitsin!
Abdulkadir DURU
ÖVÜN!..
Kalk yerinden dikil! Bak çevrene şöyle! Damarlarında dolaşan asil kana bak, bir de çevrene!.. Bir seni fırlatan kanın var, bir de seni sana unutturmak isteyen düşmanların!..
Kendini bırakıp övme sakın Doğuyu-Batıyı! Onların sözüne aldanıp irkilme öyle! Kim ne derse desin… Türk’den-Türkiye’den başkasını övmesin!
Evet kandaşım! Türk’ü sen öv de onlar seni dinlesin! Hem öv, hem de övün!..
İddialı değilsen, insan değilsin! Kendin iddialı ol, şahsiyetini göster! Övün! Milletinle, toplumunla, yurdunla, yuvanla övün! İddialı oldukça övün!
Kanınla, dininle imanın varsa övün! Kendi kendine övün! Kimseyi küçük görmeden, beğenmezlik etmeden, kınamadan övün! İçinle başbaşa kal övün!
Övün de güçlen! Güçlen de övün! Övün ki; Türk’sün, Türk’sün de mutlusun! Övün ki Müslümansın, Müslümanlığınla mutlusun! Övün! Dindaşlarınla övün!
İnanma kimseye! İnanma ele! Bizim herşeyimiz elden iyidir.
Senin dindaşın, senindir! Sen, ellere bakma! Senin milletin senindir, övün! Onlarla övün! El sözü senin değildir, at onu!
Övün!.. Ailenle övün! Çoluk-çocuğunla övün! Övündükçe onlar sana övünç getirir. Görürsün, gördükçe övünürsün.
Övün!.. Herşeyinle övün! Kötü olsa bile iyidir elden, övün! Övünmek, övünmek getirir. Sen durma övün! Mezarın kazanlarla övün! Komşularınla övün. Övündükçe övün! El, seni senden ayırmak ister. Sakın aldanma, övün! Ne olsa senindir, övün!
Eli elde bırak! Sen, seninkilerle övün! Ecdadınla övün! Ceddinle övün! Bayrağınla övün!.. Yurdunla-yuvanla, gübrenle övün!
Övün, korkma övün!.. Çareler hep övünmektedir billah! El sözüne bakma, övün! Övün diyorum, övün! Aldatanları tekmele, reddet onları, yine övün! Dost kapın övünmektir, övün!
Sana eğitim övünmektir, övün! Övün de gör, saadet nerden gelir. Övün de gör, neler ne olur, övün!..
Sana tek sözüm budur ki: Övün! Kanınla, canınla, aklınla, her zerrenle, her zerren için övün!..
Abdulkadir DURU
İNSAN… KOCA İNSAN…
İnsan, sevgisine karışıp akan bir su gibidir. Hem sevgisine karışıp aktığı halde; hem de sevgisine yön veren, yol veren, bulandıran… hem de durultandır. Sadece: Sevgisinden ayrılamaz da, bulandırdığı sevgisinin içinde, bulanık akışıyla sevgiden ayrılmış sanılır.
Sevgisiyle sever, sevgisiyle kızar, sevgisiyle küser, sevgisiyle barışır, sevgisiyle döver, sevgisiyle söver, sevgisiyle çatar, sevgisiyle affeder, sevgisiyle bozar, sevgisiyle yapar, sevgisiyle uyur, sevgisiyle uyanır, sevgisiyle inanır, sevgisiyle renklerden renklere boyanır…
Sevgisiyle dayanır, sevgisiyle ölür, sevgisiyle dirilir, sevgisiyle hasta olup, sevgisiyle şifa bulur. İnsan âleminin varlığı da, hayatı da… her şeyi, her şeyi sevgidir.
Sevgisine yön verip, sevgisine karışık ömrünü dolduran insan; sevgisine karıştığı gibi, sevdiğine de karışır. İnsan, sudur su… Akarken karışır, aktığına karışır, kuruya karışır, yaşı da kendi yapar… kuruda görünmez. Halbuki vardır. Olmadığı yer olur mu, sevgi ile insanın?..
Ama bir şey var ki, insan nedir ki, hem sahip gibi, hem de bir hayat gibi. Karışır, akar, yakar…
Abdulkadir DURU
ANLAYAN ANLAR
ANLAMAYAN AĞLAR
DEMEK İSTERİZ
Hee… der,
Hoşuna giden ne GÜZEL,
Yok der zoruna giden ne GÜZEL.
Seçilir şimdi seçilen ne GÜZEL,
Seven sayan koşturan ne GÜZEL.
Anlamayıp taş vuran ne GÜZEL.
El ele verip tutan ne GÜZEL.
Eli bırakıp kaçan ne GÜZEL.
Sırat üstünden geçen ne GÜZEL.
Cehennem tercih eden ne GÜZEL,
Buldum aşkımı diyen ne GÜZEL,
Sövüp, sayan, küfreden ne GÜZEL,
Cennet yolunu tutan ne GÜZEL,
Arasat iyi diyen ne GÜZEL.
Hepsi güzel çok GÜZEL,
Kendi isteyen bulur, kimse etmez kimseye,
Herkes kendine eder.
Dost bulan kuvvet alan istemez yolda kalan,
İsteyen kendi bulur.
Olmaz kimseden keder, yeter Duru bu sözler.
Anladınsa gam gider,
Anlamadınsa eğer bir zavallısın meğer.
MERHABAAA…
Abdulkadir DURU
DİLBER DİYARI
Mevcut duygularımız altında “GÖNÜL İKLİMİ” denilen öyle bir yer var, öyle bir yer ki: o iklimi bilsek; hayatlar pahasına da olsa, derhal ulaşabilmek için o iklime varmayı ön plana alırız.
Zevkini bilsek, ölüm denen şey de ortadan kalkacağı için, gövdemize bile o zevki alayı, tercih eyleriz.
Bu zevkin haberini duymak bile muazzam bir zevk veriyor.
Gönül iklimine yön tutanların yanında duranlar bile adeta içki içmiş gibi sarhoş olup her şeyi tozpembe görürler.
Gönül adı bile meşhur bülbülün davası, meşhur sebebi ise; bir manayı aşk yaşadıkları için değil mi?
Gönül deyip geçme dostum!.. Herkes yanlış anlamış olabilir. Asıl gönül neye denir? Biz ona bakalım.
Gönül cananın evidir, cananın!.. Can evi diyenler de, bilmeden deyip geçmişlerse bize ne dostum!.. Biz canan ilinin güzelliklerine bakalım. Evvela iklimine ulaşan güzel oluyor. Gül oluyor, bazen de bülbül oluyor!.. Çünkü:
Orası ilhamlar, neşeler kaynağı!..
Orası her şeyin güzellik, iyilik yeri!..
Orada yaşayan, ölüme rest çekiyor. Ölümsüzlük yeri!..
O diyar, varlık diyarı!..
O yer, saltanat yeri!..
Aşk gerçeğinin kaynağı, sevgilerin deryalaştığı yer orası.
Muhabbetlerin; tedris, dercit yeri orası!..
Akılların, hayallerin tükendiği yer orası!..
Hayranlıklar celbinin mıknatıs mı orası!..
İlimler ilminin menşeidir orası!..
Okumak sırrının, bilgi, haber alma olumunun kaynağıdır orası!..
İnan bu sözlerime!..
Dilber diyarı olan, seyranlar seyranı olan yerdir orası!..
Sonsuzluk âleminin başladığı, korkuların, şüphelerin, tereddüt ve hayallerin olmadığı, gerçek sultanlığın hüküm yeri orası!
Sevinçlerin, hükümlerin, kesinlik ve kararların, tek yeridir orası!..
Orada; gam, kasavet olmaz.
Madde arzularının tükenip, zevki sefa âlemlerini yaşamak, devran-ı agâh olmak yeridir orası!..
Müşkülleri halledip, devrana geçmek yeridir orası!..
Hiçbir tesire kapılmadan, zevkle zevk olma yeridir orası!..
Şerefli sahip sıfatıyla yaşamak devran-ı ahenk yeridir orası.
Çirkini güzel, kötüyü iyi, acıyı tatlı eden yerdir orası!..
Aşk-u ferman, derde derman diyarıdır orası.
Zinde kafa, halen sefa, kâinatı kalp diyarıdır orası.
O güzel illerde yaşayan, zehri şeker yapar, diken gül olur ona. Kendi kendinde yaşarken hayranlıkla, her şey de ona hayran kalır.
O dilber diyarında yaşayan: her an mutlu, her an neşeli, her haliyle memnun, çalışıp yorulmayan kişi olur. Gönlünden neşredip kalbine akan neşeden öyle zevklenir, öyle zevkler yaşar ki!.. Damarlar dahi zevki izdivaç, gelin gecesi sıfırda kalır o zevkten!..
O gönül iklimi!.. O latif mekân!.. O mekân içindeki mekân!.. O zamansız olan âlem!.. O gövdede gövdeyi yaşatan âlem!.. O hep güzeller güzeli olan mekân!.. O dilberler
Diyarı olan, âlemlerin âlemi olan, âlemler ifraz eden âlem!.. Dostların dostu olan, canların canı olan, sırların sırrı olan, o yaşayanı yaşatan!.. Âşık, sadık olmayı değer âleme arzum.
Uykumu kaçırıp hasretiyle yaşayanım.
Gerçekten ulaşmak isteyenin lâmekân denilen ezeli ve ebedi saadetler yeridir o mekân.